Benim Minik Kalbim

Merhaba;

Neden benim minik kalbim? diye sorar olduğunuzu duyar gibiyim. Ben minicik kalbim ile size hayat dolu ve bir o kadar da ilgi çekici hikayemi yazmak istedim. Hikayem de benim duygularımı, hislerimi ve yaşadıklarımı canım babam kendi kaleminden yazıyor olacak.

Benim adım Tuana, canım annem bana hamile kalmadan önce daha babamla evlenmemişken kızım olursa adını Tuana koyacağım demiş ve dediğini yapmış. Canım annem bana hamile kaldığında kendine bir günlük almış, hamilelik sürecini her gün yazıp ben büyüdüğümde bana okumak istiyormuş. Annemi tanımanızı çok isterdim, insanları kırmamak için sözlerini seçerek konuşur ve bazen de susmayı tercih ederdi, çok fazla beklentisi yoktur bu dünyadan sıcak bir yuvam olsun, kendi yağımızda kavrulalım düşüncesinde olmuştur her zaman. Uzun yıllar çalışmış ve kendi ayakları üzerinde durmakla yetinmemiş, ailesine ve kardeşlerine maddi destek sağlamış bir anne. Annemle babam aynı mahalle de doğmuş ve aynı yaştalar. Canım babam daha küçük yaştayken başka bir yere taşınmışlar. Babam ile annemin büyüdüğü ortam çok farklı olmasına rağmen birbirlerini çok sevdikleri dışarıdan bakılınca hemen anlaşılıyordu. Babam annem gibi çalışmak zorunda kalmamış ve rahat büyümüş. Annemle hayata bakış açıları çok farklı ama onların birbirlerine olan sevgisi kocaman. Bu kocaman sevgi yumağının içinde bana da bir yer ayırmışlar. Annem hamile olduğunu söyleyince babam çok sevinmiş, babamın tepkisine annem çok şaşırmış. Tabii ki heyecan başlamış, mutlulukları gözlerinden okunuyormuş. Annemin hamileliği süresince babam annemin ayaklarına masaj mı dersin aş ermelerine koşturmak mı dersin hepsini severek yapmış. Artık benim dünyaya gelme zamanım geliyor tabii ki.

Uzun ve zorlu bir doğum sürecinden sonra yorgun ve bitkin bir şekil de dünyaya gelmiştim. Annem çok zorlanmış beni doğurabilmek için artık ıkınacak takati kalmamış. Canım annem tecrübesi de yoktu. Nerden olsun ilk defa doğum yapıyor. Doktor da bir an önce dışarı çıkabilmem için uğraşıyordu. Doktorun uğraşları sonucunda zorla da olsa çıktım dışarı annemin karnından. Ben annemin karnında halimden memnundum, ne güzel kendi kendime geçinip gidiyordum. Annem beni taşımakta zorlanıyordu ama olsun ben mi istedim hamile kalmasını. Annemin nasıl birisi olduğunu merak da etmiyor değildim. Ben o kadar yorulmuşum ki annemim memesini emmeye bile takatim yoktu. Ben uyurken hep uyandırıp rahatsız ediyorlardı beni. Beslenmem gerekiyormuş ama benim çok uykum vardı. Sonrasında yaşlı bir adam geldi ve beni muayene etmek istedi, hastanenin çocuk doktoruymuş. Daha yeni gelmişim dünyaya beni rahat bırakmıyorlardı. Yaşlı ve tecrübeli bir doktora benziyordu. Benim minik kalbimi dinlemişti ve yolunda gitmeyen bir şeyler olabilir demiş babama. Annem ve babam bir anlam verememişlerdi doktorun söylediklerine. Amcam, yengem, dedem, anneannem hepsi gelmişlerdi. Annemle ben bir gece kaldık hastane de ve iyice dinlendik. Sonra bizi evimize götürdüler. Babam bizim her şeyimizle ilgileniyordu ben sık sık uyandırıyordum annemi, acıkıyordum ne yapayım ben daha yeni doğmuştum ve acıkıyordum. Gündüzleri babam işte oluyordu, biz annemle beraber ev de çok güzel vakit geçiriyorduk. Annem bana şarkılar söylüyordu, benimle konuşuyordu, ben de kendimce anneme karşılık veriyordum. Annemi çok sevmiştim ve onun sevgisini fazlasıyla hissediyordum. Akşam olunca babam eve geliyordu, beni incitmekten o kadar çok korkuyordu ki çok tedirgin yaklaşıyordu bana. Ara da anneannem geliyordu, anneme yardımcı oluyordu, beni yıkayıp aklayıp paklıyorlardı. Günler böyle geçip giderken doktorun söylediği yolunda gitmeyen yani benim minik kalbimle ilgili bir sorun olup olmadığını anlamak için Adana’ya doktora götürdüler beni. Doktor beni muayene etti, doktor annem ve babamla konuşurken ikisinin de gözleri yaş doldu hüngür hüngür ağlıyorlardı. Sonra emin olmak için bir başka doktora daha götürdüler beni.

Götürdükleri bu ikinci hastane de çok canımı yaktılar, kollarımda damar bulamadıkları için damar yolunu kafamdaki damardan açtılar. Çok canım yanıyordu. Babam çılgına dönmüştü, bir hasta bakıcı ile tartışıyordu. Hasta bakıcı babamı dışarı çıkması için uyarıyordu. Babam çıkmak istemiyordu, annemi ve beni yalnız bırakmak istemiyordu. Sonra anjiyo yapmak için beni uyuttular. Ben uyandığım da anestezi yüzünden çok bitkin düşmüştüm, annem ve babamın moralleri çok bozuk ve üzgünlerdi. Neyse ki bizim doktor gezmeleri bir süre durdu. Annemle biz ev de çok güzel vakit geçirmeye devam ettik. Anneme daha iyi karşılık veriyordum, nerdeyse dört aylık olmuştum.

Çok uzun sürmedi maalesef, doktor gezmelerine tekrar başladık ve İstanbul’a gittik. İstanbul da babamın akrabalarında kalıyorduk. Canım babam benim hastane evraklarımı almış doktorları, hastaneleri geziyordu. Beni tedavi edebilecek sadece dört doktor varmış Türkiye de. Gittiği doktorlardan hiçbiri olumlu konuşmamış babamla hatta bir tanesi hiç evraklara bile bakmamış ben yapamam demiş. En son çapa üniversitesi hastanesinde çok değerli bir doktor olan Prof. Dr. Emin TİRELİ ile görüşmüş. Emin bey babama demiş ki “Bu riskli bir operasyon, eğer riski paylaşırsanız ben bu operasyonu yaparım” demiş. Doktorumun söylediğine göre altı aylık olmadan bu operasyonu yapması gerekiyormuş. Pulmoner arter isminde bir damar varmış ve bu damar ben de gelişmemiş. Gelişmediği için akciğerlerime zarar veriyormuş. Babam ve annem bir karar vermek zorundaydı ya bu operasyon yapılacaktı ya da ömrüm yettiğince yaşayacaktım. Annemle babam henüz deneme şansı varken denemeyi seçtiler. Aslında benim rahatsızlığımın tıbben bir çaresi yokmuş. Hastaneye yattıktan sonra operasyon hazırlıkları başladı, hemşireler benden kan alıyor, gerekli tetkikleri yapıyorlardı. Canım annem benimle o kadar iyi ilgileniyordu ki benim keyfim yerindeydi. Biz operasyon gününü bekliyorduk ve bir akşam susamış ve acıkmış olmama rağmen annem su içmeme izin vermedi ve beni emzirmedi de sabah olduğunda hem acıkmış hem de çok susamıştım, bir yandan beni soymaya başladılar sanırım operasyon günü bu gündü. Babam, annem ve ben hep beraber hastane koridorlarında geziyorduk, hep aşağıya doğru iniyorduk. Annemle babamın yüzünden bütün duygular okunuyordu endişe, korku, üzüntü gibi duygulardı bunlar. Hastane koridorlarında gezmeye devam ederken büyük kapıları olan bir yere geldik, beni adamlara teslim ettiler, ben çok korktum ve annemden ayrılınca ağlamaya başladım, kimdi bu adamlar beni neden verdiler anlam veremiyordum. Ben ağlayınca ne yapacağını şaşıran annem ve babam, ağlamama hiç aldırış etmeyen bu adamlara teslim etmişlerdi beni. Adamlar beni soğuk bir odaya götürdü ve adamlar da oda kadar soğuktu. Beni anjiyo yaptıkları zamanki gibi uyuttular hemen. Annem ve babam dışarıda göz yaşlarına kapılmış beni bekliyorlardı. Tıbben çaresi olmayan bir rahatsızlığın, sonucu belli olmayan bir operasyonun bilinmezliğinde kaybolmuştuk. Altı veya yedi saat süren bir operasyon. Ben uyandığımda beni bağladıkları cihazlara, kablolara zarar vermemem için ellerimi ve ayaklarımı yatağa bağlamışlardı, bir sürü cihaz bağlıydı vücuduma ve uyanınca tekrar uyutuluyordum. Ben uyurken annemin kokusu geldi burnuma o an en çok ihtiyacım olan şeydi bu. Meğer canım annem gelmiş beni görmek için sütünü sağıp getirmiş. Operasyonun ve ilaçların etkisi çok ağır geliyordu benim küçük bedenime, ben iyi değilim bana iyi gelen tek şey annemin kokusu ve annemin sütüydü. Bir süre sonra nefes almakta zorlanmaya başladım, benim boğazıma bir delik açtılar, bu deliğe bağladıkları boru ile nefes almaya başladım. Her gün biraz daha zayıflıyordum ve kolumu kaldırıp havada tutabileceğim kadar bile gücüm kalmamıştı.

Yoğun bakım hemşirelerinden bir tanesi benimle kafa sallama oyunu oynardı. Benim yanıma gelince Tuana hayır diyerek kafasını sağa sola sallardı, bende aynısını yapıyordum. Güler yüzlüydü ve beni de güldürüyordu. Operasyon yaraları kapanıncaya kadar ve yoğun bakımdan çıkabilecek duruma gelene kadar altı ay geçti. Yoğun bakımda geçen altı ay içinde gelip iyileşenler oldu, vefat edenler oldu, bu gelenlerin hepsi benim gibi bebekti. Annem sadece günde iki defa gelebiliyordu yanıma. Canım annem benim yüzümden aylarca hastane de yatıp kalktı. Altı aylık zor bir yoğun bakım süreci geride kalmıştı ve beni servise annemin yanına çıkaracaklardı. Canım annem çok yıpranmış, yorulmuş bir haldeydi. Annemin varlığı ve bana verdiği enerji sayesinde yoğun bakım dan çıkacaktım artık.

Yoğun bakımdan çıktım ama maalesef bu geçen sürede bacak kaslarım çok zayıflamıştı, kendi ayaklarımın üzerinde duramıyordum ama yaramazlık yapmayı çok istiyordum. Altı aylık esaretin ardından şımarmak istiyordum. Yoğun bakım da elleri ayakları bağlı altı ay geçirmiştim bunun acısını çıkartmalıydım yaptığım yaramazlıklarla annemi çok yoruyordum. Ben birinci doğum günümü hastane de geçirdim, annem ve ben birinci yaş günümü hastane de kutladık, babam katılamadı maalesef. Canım annem benimle ilgilenirken canım babam çalışıyordu. Annem çok güzel bir pasta yaptırmıştı, hastane çalışanlarına ve diğer hastalara, hasta yakınlarına benim pastamdan ikram etti. Canım annem ilk çocuğunun ilk doğum gününü bu şekilde kutluyor olması çok üzücü ama eğlenceliydi.

İki ay sonra nihayet taburcu olacaktım. Canım annem hiç bırakmadı beni hiçbir zaman umudunu yitirmedi. Annem benimle sekiz ay hastane de kaldı ve taburcu olmamın verdiği mutluluk ile biz tekrar evimize gitmek için yola koyulmuştuk. Ben boğazımdaki delikten nefes aldığım için görevliler benim uçağa binemeyeceğimi söylediler, canım babam o işi de halletti. Benim hastane de ki gibi ciddi bir bakıma ihtiyacım vardı. Oksijen tüpü ile oksijen almalıydım ve buhar yolu ile ventolin. Benim boğazımdaki delik yüzünden ses çıkaramıyordum, önceden yaptığım gibi anneme karşılık veremiyordum. Canım Annem benim bakımımla çok iyi ilgileniyordu, ben de yaramazlık peşimdeydim. Hastane sürecinde yapamadığım ne varsa yapmak istiyordum fakat bacaklarım çok güçsüzdü sadece oldukça zorlanarak emeklemeyi öğrenmiştim. Beni balkona çıkardıkların da dışarıdaki insanlara bakıp heyecanlanıyordum. Bir akşam balkonda ben, annem ve babam oturuken yakın bir yerden yüksek müzik sesi geliyordu. Ben ellerimi çırparak oynamaya başladım, annemle babamın çok hoşuna gitmişti, o kadar hareketliydimki aklıma gelen herşeyi yapmak istiyordum. Ben sabahları uyandığım da babam işe gitmiş oluyordu, akşam olunca sabırsızlıkla babamın dönüşünü bekliyordum. Kapının sesini duyduğumda var gücümle kapıya doğru emekliyor, babamın beni kucağına almasını bekliyordum. Babam evde olduğu zamanlar da benimle oyunlar oyuyordu, örümceğime ip bağlayıp beni koridorda bir o yana bir bu yana çekip duruyordu. Ben çok eğleniyordum babam durduğun da kıyameti koparıyordum.

Günler böyle geçip giderken bizim doktor gezmeleri tekrar başladı fakat bu doktor gezmeleri daha öncekiler gibi değil, bacaklarım için fizik tedavi hizmeti almamız gerekiyormuş. Ben beyaz önlüklü insanları görünce hastane günlerim aklıma geldiği için hiçbirinin bana yaklaşmasını istemiyordum. Fizik tedavi uzmanının çabaları benim korkumu yenmeme yetmedi ve vazgeçtiler. Evde annem fizik tedavi ile ilgili hareketleri bana kendisi yaptırıyordu.

Benim bogazım da takılı olan boruyu sağa sola çekerek ses çıkartmaya çalışmam annem ve babamın bu boruyu çıkartma zamanı gelmiş olabilir diye düşünmelerine sebep oldu, aynı zaman da doktorum Emin TİRELİ beni kontrol etmiş olacaktı. Biz tekrar düştük İstanbul yollarına. Tekrar o hastaneye gelmek beni çok tedirgin etmişti. Doktorumun odasına girdiğimizde kalbimi dinlemek istedi ve ben ağlamaya başladım, sonra doktor anneme “aferin iyi bakmışsınız çocuğa” dedi, fakat boruyu çıkartma girişimi başarılı olmadı çünkü boruyu çıkartmaya çalıştıklarında benim aldığım nefes bana yetmiyordu.

Evimize geri döndük ve günler benim yaramazlıklarımla geçip giderken annem bir gece ben uyurken beni uyandırdı ve beni alıp anneannemin evine götürdü ve uzun bir süre babamı göremedim, meğer biz annem ve ben babamı terketmişiz. Anneannemin evinde ve teyzemin evinde geçen zamanlar da benim sağlığım kötüye gitmeye başladı, hal bu ki ben evimizi çok seviyordum. Bir gün benim aldığım nefes bana yetmemeye başladı, beni hastaneye götürdüler, sonra babam da geldi, bir süre hastane de kaldıktan sonra anneannemin evine geri döndük ama ben iyi değildim. Daha yeni yeni ayağa kalkmaya başlamıştım ama aldığım nefes bana yetmediği için çok çabuk yoruluyordum. Bir gün yine nefes alamaz oldum fakat bu defa diğerlerinden farklıydı. Beni doğduğum hastaneye götürdüler ve yoğun bakım da nefes alabilmem için makineye bağladılar. Canım babam geldi ben makineyle zarzor nefes alırken benim ayağımı öpüyordu ve bana seleniyordu. Bir an babama baktım tepki vermek istedim ama çok zor nefes alıyordum. Babam ameliyat olduğum hastaneye beni aldırabilmek için istanbula gitti, ben her geçen dakika biraz daha zorlanıyordum nefes alabilmek için.

Canım annem hep yanımdaydı ve artık benim dayanacak gücüm kalmamıştı.

Annemin yüzüne son bir kez baktım ve elimi kaldırıp annemin yanağına dokunduktan sonra, benim minik kalbim durdu.

Benim Minik Kalbim ile başlayan yirmiiki aylık hayat hikayem benim minik kalbimin durmasıyla son buldu.

Size en son çekilmiş fotoğraflarımdan biriyle veda ediyorum. Hoşçakalın.

One Comment Kendi yorumunu ekle

  1. Benim kızımın adı da tuana. Gözyaşlarıma engel olamadım okurken 😔

    Beğen

Yorum bırakın